18 Kasım 2012 Pazar

Medyum (Red Lights - 2012)


Markalaşmak. Yarım asrı sinemaya vermek belki faktörlerinden biridir. Yalnız bunu mükemmel biçimde yapmak, hep iyi yapmak, yetinmeyip en iyi yapmak... Robert De Niro olabilmek. Aslına bakarsanız bundan sonra heykel rolü yapsanız, insanları ekrana kitleyebileceğinizi ifade eder. Bir de Jack Nicholson var ki bütün film boyu sümkürse nefes almadan izlerdim. Neyse efendim, şimdi ortalığı karıştırmayalım Robert dedik onla devam edelim.


Robert De Niro'yu ilk, gerçekten, izlediğim film orta yaş zamanlarına rastlar. Bu film ne Taksi Şöförü (Taxi Driver 1976)'dür, ne Kızgın Boğa (Raging Bull 1980) ne de Baba II (Godfather II 1974)Robert De Niro'nun oyunculuğunun bana Hallelujah dedirttiği ilk film, Stanley & Iris (1989)'tir. İtiraf etmek gerekirse film bir insanın oyunculuğunu göstermesine önayak olacak filmlerden de değildir. Gündelik, sıradan fakat içinde gerçek hayatlar barındıran bir filmdir. Henüz izlemediyseniz ve 89 yapımı bir filmle yıldızınızın barışacağını düşünüyorsanız izleyiniz efenim. Eğer ki ben daha güncel bir film göreyim diyorsanız, buyrunuz Medyum (Red Lights 2012) izlemeye.
Medyum, aslına bakarsanız tam da oyuncularının kudretine dayanarak çekilmiş bir film. Oyuncu kadrosuna iki ismi kondurmuş ki, duvar dibine geçip iki takla bir salto atsalar izler millet. Sevgili De Niro ve Sigourney Weaver için en azından hislerim bu yönde. Diğerlerine gelince, vasat diyip geçmek durumunda kalacağım.


Hollywood'un son yıllarda özellikle genç kuşağına dahil ettiği birkaç isim var ki yadırgamayı nedense bir türlü bırakamıyorum. Bunlardan birisi de Cillian Murphy. Kendisini önümüzdeki 30 yılın Dolph Lundgren'i ilan ediyorum. Sonradan başımıza Jack Nicholson'da kesilse  timsah bakışlarının antartika buzullarından daha sıcak geleceğini sanmıyorum. Evet bu denli seviyesiz eleştiriden sonra filmin kendisi hakkında da konuşmak gerekir. Konusu itibariyle dünyanın en kötüsü olsa dahi izleyeceğim filmler grubuna giriyor. Dr. Margaret Matheson (Sigourney Weaver) ve asistanı Tom Buckley (Cillian Murphy) paranormal olaylar üzerine çalışmaktadırlar. Asıl amaçları psişik güçlerin ve paranormal olayların sahteliğini kanıtlamak gibi görünse de, aslında ikisi açısından da durum görülenden farklıdır. Bu dürtülerin peşinde araştırmalarına devam ederken de yolları ünü nam salmış medyum Simon Silver (Robert De Niro) ile kesişir. Bilhassa Tom'un odak noktası haline gelen bu kesişme sanılandan daha çarpıcı olacaktır. Falan gibisinden yazarsam belki izlersiniz ki filmin aslında konusu ilginç. Fakat gerilim unsurları v.s. o kadar klişe ki sonuna kadar sabredemeyebilirsiniz. O zaman tabii yazık olur. Sonu filmin en güzel yeridir herhalde. Onun dışında girişi ve sonucu dışında kalan tüm gelişme bölümü çok yüzeysel verilmiş. Medyum Simon Silver korku nesnesine dönüştürülmüş. Arada durup durup adamcağızı gösteriyorlar, böyle "alın medyum baya baya medyum çok medyum" gibisinden. Ben güldüm bazı sahnelerinde itiraf etmeliyim ki. Sizde izleyin derim yine de.


Bu arada kızdığım birşey daha var ki son zamanlarda moda oldu. Hani filmin sonunda birşeyler gösterirler ama sen ne anlarsan odur. Yani artık hiçbir yönetmen de "iyi de biz başında böyle bişi dediydik o noldu" ya da "eee şimdi ne olcak demez mi seyirci" demiyor. Demezlerse biz de eleştiririz işte. Oyuncuları ve konusu için izlenir mi izlenir. Beklentiyi 10 üzerinden 3'te tutarsanız filmin kendi konsepti adına beklentinizi fazlasıyla alırsınız. Haydi oyuncuları hatrına da 3 puan verelim. Etti mi 6. Ve 2012 yapımı Medyum filmi hayırlı  uğurlu olsun.

Ve tabii yine beklerim...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder